19 Ekim 2008 Pazar

Türkiye'de bir çimento olarak din ve inşaat demiri olarak laiklik



Kimisi Anadolu kültürü İslam kültürüdür der, kimisi din çimentodur der. Kimisi mayamızdır der de mayada bir gariplik olduğunu görmez.

T.C.'nin çimentosunu bilemem de kurucu felsefesinin bir dayanağı İslam'dır.

Efendim şu kadar yıldır laiklik meselesini toplumsal olarak oturtamamış olmamızın da sebebi de aslında budur . Laiklik ve Sekülerlik, yani dünyevileşme, özellikle dini anlamda çeşitlilik gerektirir. Fransız ihtilalinin ürünü olan laikliğin motorlarından birisi, Rönesans ve Reform ile ortaya çıkmış olan mezhep çeşitliliği, ve akabinde Katolik kilisesinin hegemonyasında yaşanan zayıflamadır.

Bu girizgahtan sonra Türkiye'ye dönelim. Osmanlı'nın çöküşüne derman olarak ortaya atılmış olan görüşlerden en sonunda galip gelen (daha doğrusu Panislamizm ve Osmanlıcılık hayallerinin çökmesi nedeniyle biraz da ister istemez tek tercih olarak kalan) Turancılık ve onun revize edilmiş hali olan Turk Ulus devletçiliği, özünde Mustafa Kemal'in de fikir babalarından olan Ziya Gökalp'in "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" temeli üzerine bina edilmiştir. Dikkat edilmesi gereken nokta, bu Türkçülük'ün İslam'ı tamamen dışlamamış olmasıdır. Panislamizm o günün gerçekleri arasında ütopya olarak kalmıştır, fakat İslam, sekülerleştirilmiş ve devlet kontrolü altına alınmış(ehlileştirilmiş) haliyle, Türk ulus devletçiliğini beslemiştir. Burada herkesin görmezden geldiği nokta şudur: Kurtuluş Savaşı'nın evvelinde ve sonrasında Anadolu ve Doğu Trakya'da ikamet eden Müslüman Osmanlı tebaası (Türk-Kürt-Çerkez-Abhaz-Arnavut-Boşnak-Pomak-Makedon-Gürcü) olduğu gibi "Türk Ulusu" olarak tanımlanmıştır. Ortadoğu'daki Araplar haricinde İmparatorluk topraklarından geriye ne kadar müslüman kaldıysa çoğu Anadolu'ya göçetmiş ve İslam çimentosu ile harcı karılmış bir Turk Ulusu oluşturmuştur. Ortodoks hrıstiyan oldukları için Karaman yöresinden mübadele ile Yunanistan'a yollanan Turkmen topluluklarının (ki Yunanistan'ın halihazırdaki başbakanı Karamanlis işte bu Türkmenlerden gelmedir) başına gelenlerin başka bir izahi yoktur.

Hal boyle olunca ilk planda Anadolu'ya kaçan kitleleri birleştiren ilk şey İslam (ve akabinde Diyanet Başkanlığı'nca dayatılan Sunni İslam) olmuştur. Türk Ulus kimliğinin halk nezdinde oturması bundan çok daha sonralara rastlar (zannımca 1960lar). Ancak, yaptığımız girizgahtan hareketle, böyle bir sosyo-politik yapı içerisinde Avrupa tarzı bir laiklik mayasının tutması mümkün değildir, ki tutmamıştır da. Zira toplumda ne dini anlamda çeşitlilik vardır, ne de diyanet yapısının Sunni bakış açısı olan mezhep çeşitliliğinin kafasını kaldırmasına izin vermiştir; dahası belirttiğim gibi devletin kurucu ideolojisinin dayanaklarından birisi İslam'dir.

Özetle, İslam'ın Anadolu topraklarındakı çimento özelliği, Türk Ulus devlet projesinin baslangıç aşaması için bir hayli önem arzetmekte idi. Türkiye Cumhuriyeti aslında Osmanlı'nın bir projesidir deyip boğazımızı çatlatırken kastettiğimiz şey işte budur.

Ancak aradan 80 sene geçtikten sonra bu faktör hala o ülkenin hükümet başı tarafından dile getiriliyorsa, bir politik sermaye oluyorsa, bu, harca çimentonun fazla kaçtığının kanıtı değilse nedir? Çimentosu fazla kaçan harç, sert olur, durağan olur; kalıba da girmez şekilsiz kalır. Foto: Vedat Ozan

Hiç yorum yok: